Entelektüel Duvar

Yaşıma, seviyeme bakmaksızın bizim mahallenin ilim erbabına verip veriştirirken bi tereddüt etmiyor değilim. Basbayağı ukalalık sonuçta. Ama diyorum ki, gencim ya, yaşımın heyecanına ver abi, ukala olmam normal. Böyle de meşru bi zemin biçiyorum kendime. Hem, olası “hadsiz!” temalı eleştirilere karşı da önleyici zırh edinmiş oluyorum böylelikle. Bir de zaten yazdıklarım eleştirdiklerime ulaşmıyor ya, kafa rahat, don kişotluk yapıyorum burda anlayacağınız biraz.

Şimdi psikilojidekiler derler ki, insanoğlu tutarlı olmaya çalışır. Fikir*-davranış ikilisindeki uyumsuzluğu kimisi fikir kısmını değiştirerek giderir, kimisi de davranışlarını sözlerine uydurarak. Aydın ve alim sınıfları da bu genellemeden beri değiller, eyvallah. Ama biz okurlar olarak bekliyoruz işte yine de, bekliyoruz ki kendimizden büyükçe gördüğümüz bu ulema sınıfı herkes gibi olmasın. Avamın yaptığı gibi tutarlı olacağım diye fikriyatından yontmasın. Ama olmuyor. “Ya böyle diyoruz ama dediklerimizi biz de yapmıyoruz ki anasını satayım.” deme cesaretini gösterebilmiş hoca tanıyor musunuz? “Belki de şimdi cihada gitmemiz lazım ama yemiyor kabul.” diyebilen bi delikanlı? Yok abi, mümkün değil. Ya da “Ey talip, bu Diyanet saçma sapan bi kurum ama bizim peder bey imam olunca camide arkasında namaza duruyoruz napalım.” Yahut bi İslamcı abimiz de çıkıp diyebiliyor mu “Bu hükümet bayağı şer aslında ama iyi de nimetlerinden faydalanıyoruz ne yalan var.” Yok ama, herkes müthiş tutarlı, yürüyen hakikat partikülü, pörfekt insanoğlu. Çünkü münevverlerimizden biri söylese bunu, imajı zayıflayacak, zaafları ortaya çıkacak, fan club’ı hayal kırıklığına uğrayacak, tivitırdaki takipçi sayısı bile düşecek lan! En fazla kıytırık üç beş öz eleştiri görüyoruz, onlar da iğneyi kendi zatlarına dokundurmadan kendi mahallesine çakan cinsten. “Ya sorma azizim, İslam dünyası böyle leş bi halde işte… (alt metin: neyse ki benim gibiler var tek tük.)”

Tabi tutarlı olanlar da var, onlara laf yok. Mesela Hakan Albayrak. Gerçi onu aydınlardan niye sayalım ki, neyse, kendisi hakkaten düşündüğü gibi yaşıyor. Dolayısıyla adamın değişme gibi bi derdi zaten yok. Sample dışı, outlier alalım biz bu muhteremi.

Bir de fikir değiştirme meselesi. Aynı korkular buna da mani. Belli bir imajı oluşturduktan sonra döneklik yapamıyorsun. Fikirlerindeki manevra kabiliyeti azalıyor. Eğer düşüncemin yanlış olduğunu anlamışsam, ben bi nebze daha kolay dönebilirim fikrimden. Çünkü etrafımda bir iki “abi sen böyle değildin.” olur, ama zamanla unutulur gider. Fakat entelektüel adamlığa terfi ettikten sonra, tivitırda sekiz k takipçi edindikten sonra o iş öyle olmuyor. “Yok abi vazgeçtim ben bu fikirden, artık öyle düşünmüyorum.” diyemiyorsun. Çünkü bu imajı çizerken adım adım işlemiş olduğun kibir kalkanı müsaade etmiyor değişime. Değişirsen eski kitlen yüzüne bakmaz çünkü. Yeni kitle de sahiplenmez. Ortada kalırsın öyle, dışlanırsın. Bu baskıları göze alıp hakikatin peşinden gidebilmek her babayiğidin harcı değil.

Düşünsene, artık fikir değiştirmişsin, milliyetçiliği çok saçma buluyorsun mesela, ama kemikleşmiş dinazorlaşmış çevrenin korkusundan saf değiştiremiyorsun. Seni engelleyen şey, entelektüel duvarın. Yık abi o zaman o duvarı. Seni hakikatten alıkoyan bu illüzyonlardan, bu fan club’ından, bu sayısız iltifatlardan vazgeçebilecek misin? Yemez abi. Ya da illa saf degistirmek de değil, 5 sene önce yazdığın yazıdaki bir fikir için bile “artık öyle değilim” diyemiyorsun. Kendi ördüğün duvar sana düşman oluyor şimdi.

Ha bu arada methiyeler düzdüğüm değişim, hakikat peşinde giderken yapılmış saf değişimleridir, İsmet Özel’inki gibi mesela. Gittiği noktanın hakikat olup olmadığı izafidir, ama mesele bu değil zaten, mesele adamın bir arayış boyunca gitmesi. Yoksa tabiki Ahmet Hakan’ın, Murat Menteş’in cephe değiştirmeleri değil benim övdüğüm. Onlarınki, nası desem, böyle vandalca, vulgarca ve biraz da “ben getto müslümanlarını bilirim ama kierkegaard’ı da kırmızı şarap olmadan okuyamam ayşe’cim.”

Hasılıkelam, zor efendim zor, münevver olup da nur’un söndüğünde yenisiyle değiştirmek. Gururu ayaklar altına almak, kibre küfürler savurmak lazım.

*tavır da denebilir. self-consistency mevzusu.


20 Ocak 2015, http://ucurumfikirsanat.com/2015/01/20/entelektuel-duvar/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurumlar (Institutions) Yazı Dizisi 1

generals.io: yeni nesil age of empires

It’s gotta be true, because data says so