Işık
Biz yanlışı nerede yaptık?
İlkokul sıralarından beri dikta edilen Kemalist öğretinin, aydınlanmacı yalanlarla ilhak edilen zihnimizin neresindeyiz? Cumhuriyetin ilk nesillerinin Batı karşıtı yazarları intelijansiyamızın ve halkın "medeniyet" mefhumunu nasıl yanlış anladıklarını yazarken ne demeye çalışmışlardı? Bugün batıcılığımız, tekniğe olan hayranlığın her alana yansıması hali bitti mi yoksa biz mi kanıksadık Batı'yı kafamızda? Hilafetin ilgasından, İslam'ın sosyal yaşamdan soyutlanmasından beri gelen nesillerimizde İslami bilinç ve uyanıklık hangi düzeyde? Bu bilinci sürekli canlı tutmaya çalışan bir Necip Fazıl neden yok bugün, ya da neden esamesi okunmuyor? Biz, bugünün genç nesilleri olarak, yüzümüzü Batı'ya çevirdiğimizde sırtımızı da Doğu'ya dönmüş olduğumuzun farkında değil miyiz? Evet, işte asıl sorun da burada başlıyor: İslam'ın karşısında olan bir sistemin, İslam'ın safında olmayan dünya görüşlerinin yanlışlığının idrakinde değiliz biz bugünün gençleri. Vaki durumu, bize dayatılanı o denli kabullenmişiz ki, bunun Müslümanlığımıza halel getirdiğinin bile farkında değiliz. Bu konular hakkında o kadar yazılıp çizildiği halde; genelde ümmetin, özelde Türkiyeli Müslümanların hala İslam'ı camiyle sınırlandırmalarını nasıl açıklayacağız? Bir kıvılcım mı olmalı illa, kafirin küfrünü ensemizde hissetmemiz mi lazım? Küfür ehli nefesini belli etmeden soluduğunda yüzümüze, neden sessiz kalıyoruz?
Daha açık konuşayım: Bugünün genç kuşağı bizler, İslamcısı dahil, dinlediği müzikten, izlediği filmden, giydiği kıyafetten tutun da kadın-erkek ilişkilerine kadar nasıl bu kadar Batı dünyasıyla özleşir hale geldik? Hani bizim kafirden farkımız?
Eğer kendimizi İslam'a teslim etmiş isek, kendimizi Dünya'ya bağlayan şeylerden feragat edebiliyor olmamız gerekmez mi? Eşyayı aciz zihinlerimizde kutsamaya başlamışsak, acziyetimizi nerede unuttuk?
Yok eğer kendimizi İslam'a hakkıyla teslim edememişsek, tutumlarımızın kıstasını İslam'a uygunluk kriterinden saptırmışsak, bütün vebali zihnimizi bulandıran çağın evrensel değerlerine yüklemek vicdan azabımızı ne kadar dindirir ve kendimizi ne kadar kandırırız?
Uyanmak ve bilinçlenmek, hayatımızda marjinal değişikliklere gitmemizi gerektiriyorsa, topluma entegre olamama korkusu mudur bizi yerimizde saydıran?
Ortada çerçevesi kesin çizgilerle çizilmiş bir İslam davası varsa, ki var, bugün herkes bu davanın bir ucundan tutmalı. Kimimiz kalemiyle, kimimiz kelamıyla, kimimiz de kılıcıyla mücadele edecek ve hiçbirimiz ama hiçbirimiz bu davanın bir metodolojisine bağlı kalmayacağız ki yöntemlerimiz araçlıktan çıkıp amaçliğa evrilmesin.
Ama belki de her şeyden evvel, içine kısılıp kaldığımız, nereden temellendiğini dahi kestiremediğimiz bu modern hayatlarımızın yanlışlığının idrakine varmak gerek.
Sahi biz özümüzü nerede unuttuk?
**
İlk yazıya bol soru işaretleriyle başladık ya, hadi hayırlısı. Neyse iyidir arada bir güncelden kafayı kaldırıp sorgularla boğuşmak. Bu vesileyle de Dosdoğruhaber ailesine selam ediyorum, sağlıcakla.
selim yaman/ dosdoğruhaber.com
Yorumlar
Yorum Gönder