Beyin Yıkama

Anılar anılar... İnsan anılarını yazmaya başladıysa yaşlanmış demektir, gününde yaşamıyor/yaşayamıyor demektir.

Geçen gün bir askeri lojmanın bahçesindeydim, zihinlerine işlenmedik şey bırakılmayan ufak çocukları görünce anılara bi gittim geldim.

Lise 2'de (3 de olabilir emin değilim.) bir sosyoloji dersindeyiz. Konu bir şekilde benim neden yurtta kaldığıma geldi. Tabi yurtlarda kaldığımı daha yeni söylemeye başlamışım; insanlar ne tepki verirler, benim nasıl cevaplamam gerekir falan, hemen hiç bilgim yok. İnsanın, dinini tek başına yaşamayacağından, cemaat olmanın gerekliliğinden falan bahsetmiştim yanlış hatırlamıyorsam. Ordan da mevzu "beyin yıkamaya" geldi. Aslında arkadaşlarım henüz kimlerin, 'neyci'lerin yurdunda kaldığımı bile bilmiyorlardı haliyle; ama ezbere konuşmanın hafifliği bir başkaydı tabi. Sınıf arkadaşlarımı suçlamaya hiç hakkım yok; çünkü her yerde cemaatler, tarikatlar "tü kaka" olarak, "ülkeyi bölmeyi amaçlayan tehlikeli irticai gruplar" olarak tanıtılmış. Hal böyle olunca kimse ne cemaatlerden birisiyle konuşma gereği duymuş, ne de oturup üzerine araştırma yapma gereği.

"Benim kaldığım yurtta beyin yıkandığını söylüyorsunuz. Böyle bir şey yok, ama bana kalırsa olmalı. 'Yok.' diyorum çünkü yıllardır yurtta kalıyorum ve tartışmalı mevzulara, siyasi konulara, tarihi olaylara girildiğini hiç görmedim.

Size gerçek beyin yıkamanın nerede olduğunu göstereyim. Benim yurdum kadar uzaklara gitmenize gerek yok. Şu an oturduğunuz masa! Evet, bizim 11 senedir beynimizi yıkadıkları yerler işte bu sıralar, işte bu masalar ve işte bu kitaplar. Söylesenize; bu ülkenin üzerine kurulu olduğu kişi Mustafa Kemal'i, yasa TC Anayasa'sını ve ideolojisi Milliyetçiliği ne zaman sorguladık? Doğrudur, yanlıştır; bunlar size kalmış. Ama oturup hiç düşündüğümüz, alternatif kitaplardan araştırdığımız oldu mu? Hayır. Peki neden? Çünkü bunlar bize sorgulamadan kabul ettirildi. Tarih kitaplarını okuyunca sanırsınız ki tarihin tamamını Türkler yazmış, Milli Mücadele hep bir kardeşlik, sevgi saygı içinde yapılmış. Kitaplarda ne İstiklal Mahkemeleri var, ne Zilan, ne Dersim, ne Ağrı Dağı isyanı, ne İzmir suikasti davaları, ne ikinci meclis, ne Lozan müzakereleri, ne Filistin cephesi, ne panderma vapuru...

Sanırım Milli Güvenlik kitabındaydı, cemaatlere ve tarikatlara karşı uyanık olmamız gerektiğini söylüyordu. Onlar haindiler, onlar masum insanları öldürmek isteyen öcülerdi sonuçta. Osmanlı Devleti'ni yüzyıllarca ayakta tutan Fatih semti kimin umurundaydı?

Mesele sadece ders kitaplarında da değil; mesele, ders kitaplarının ideolojisini hücrelerine sindirmiş Tarih öğretmenlerinde, Kemalizm'i beğenmeyenleri vatan haini ilan eden edebiyat öğretmenlerinde aynı zamanda.

Çoğunluğun düşüncesinden farklı hareket edeni 'kandırılmış' diye kenara atmak ne kolay, değil mi?

Şimdi söylesenize, hangimizin beyni yıkanmış? "

diyecektim, ama demedim. Zaten diyemezdim de. Çünkü o yaştayken, okullarda beyinlerin yıkandığından bile haberim yoktu. Ne "resmi tarih" kavramını evvelce duymuşluğum vardı, ne de "resmi ideoloji".

edit: mevzubahis yurt Süleymancı yurdu. lisede 4 sene, üniversitede 2-3 sene kadar Süleymancı yurtlarında.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurumlar (Institutions) Yazı Dizisi 1

generals.io: yeni nesil age of empires

It’s gotta be true, because data says so