Hangi Çağda Yaşıyoruz?

(14 Ocak 2012)

Ayar oluyorum arkadaş. Evet, ikinci kere.
Bundan iki gün önce, yani ayın 12′sinin sabah saatlerinde, okulda bir hocayla tartıştım. Tartışmamı o gün taşıyacaktım bu satırlara, fakat sonradan vazgeçtim. Çünkü kelimelerimin nefretimle ayakta duracağını düşünmüştüm, şimdiyse sözcüklerin nefreti dindi kısmen, o yüzden yazabilirim diyorum..

Gittik sabah okula, hoca okulun sinema salonuna götürdü bizi film izlemek için (Önceden kararlaştırılmış zaten).Oturduk, filmi izlemeye başladık sınıfçak. Filmin ismi PERSEPOLİS, konusu ise “İran Rejimi ve Devrimciler” diyebiliriz. Amacı ise genç bir kızın masumluğu üzerinden, otobiyografinin %100 doğru olduğunu varsayarak, İran rejimini ve bu rejimin üzerinden İslam’ı karalamak. Paronayak görmeyen beni, sakallı insanların eline silah verip kadınlara şiddet uyguladığını göstermek, İslam’ı karalama çabasından başka bir şey değildir.

Neyse, kaldığım yerden devam edeyim. Filmin ortalarında ara verdik, hazır aradayken de hocamız “Filmi nasıl buldunuz?” diye sordu. Çeşitli yorumlar, özellikle de olumlu yönde, daha sonra da benim ufak bir eleştirim: “Film çok ideolojikti, sınıfça izlemeye uygun değildi. Bu film bize İran rejiminin kara propagandasını yapıyor, bilinçaltımıza bunu işliyor.” Koyu bir sessizlik… Gırgır şamata yorumların üstüne böylesine ciddi, olumsuz bir yorum başta hoca olmak üzere hemen herkesin canını sıktı, çünkü “durduk yere” huzursuzluk çıkarıyordum sınıfta. Bunun üzerine hoca, ideolojinin bu yaşlarda bulunması gerektiğinden, ideolojinin kötü bir şey olmadığından dem vurmaya başladı. “Hocam benim demek istediğim o değil, objektif olarak bunu izletmemeniz gerekirdi.” dedim, ama hoca bildiğini okumaya devam etti. Sonunda, konuyu buraya nasıl getirdi bilmiyorum ama, şu soruyu sordu: “Anladığım kadarıyla sen Şeriat ideolojisini benimsemişsin?”. “Evet.” Sonrasında aldığım tepki ise “Hangi çağda yaşıyoruz ohooo…” Ben hocanın bir devlet memuru olması hasebiyle tarafsız olması gerektiğini anlatmaya çalışırken; öğretmen öğretmenliğin avantajıyla sesini yükseltmiş, konuşmama izin vermemiş ve konuyu Şeriat rejimini tartışmaya çekebilmişti.

Sanki bu çağ İslam için uygun değil; sanki İslam gerilerde, uzaklarda kaldı; sanki kendisi ölmeyecek ve asla sorgulanmayacak. Sanki bize iğrenerek anlattığı o mezar girişindeki “Her nefis bir gün ölümü tatacaktır.” yazısı kendisi için geçerli olmayacak. Sanki İslam geçerliğini yitirdi, şimdiki hak din laiklik oldu, ateizm oldu. Sanki… Neyse ya, bunların hepsini Müslüman olup olmadığını bile bilmediğim biri için söylemem, boşa kürek çekmekten ibaret.
Bu arada, kendimi tartışmaya kaptırmışken bana destek olan bir kız arkadaş çıktı sınıftan,kapalı, ismini vermemi istediğinden emin olamadığım için adı bende kalsın. Ona da çok teşekkür ediyorum bu vesileyle. Bir de, itirazımdan sonra arkadaşlarım ufak bir açıklama yaptılar, film benim okula gitmediğim bir gün sınıfla beraber seçilmiş. Haberim yoktu tabi… Bu yüzden kısmen haksız da sayılabilirim eleştirimde, fakat hocanın o “Hangi çağda yaşıyoruz” sorusunu hala sindirebilmiş değilim.

Tartışma “Neyse filme devam edelim.”den önce, kaçamak cevaplar vermek zorunda kaldığım şu soruyla nihayete erdi, haksız da sayılmaz hoca bu noktada: “Madem Şeriat istiyorsun; bu sınıf da karışık, neden buradasın?”

Vesselam.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Kurumlar (Institutions) Yazı Dizisi 1

generals.io: yeni nesil age of empires

It’s gotta be true, because data says so