teoride sadelik üzerine: siyaset biliminden bir örnek
"Parsimony" diye bir kavram var, sosyal bilimler metodlarında bir ilke olarak çokça zikredilir. 'Occam's razor', o da benzer. Yani, bir teori kurarken, bir açıklama yaparken cılkını çıkarmamak gerekir. Bir açıklama ne kadar basit olursa o kadar kıymetlidir. Sadelik diyebiliriz. Ama yazımdaki sadelik değil, teorideki sadelik.
"A, B'yi etkiliyor; B C'yi etkiliyor; C, D'yi etkiliyor.... Y de Z'yi etkiliyor o yüzden A Z'yi etkiliyor" demeyin yani. A'dan Z'ye gidesiye kadar A'nın etkisi eriyip bitiyordur. Kısaca, açıklama yaparken dıdısının dıdısını kurmamak gerekiyor.
Bu kadar zikredilmesine rağmen, bu kadar ihlal edilen başka bir ilke var mı bilmiyorum. Bir örnek vermek istedim:
Medya seçmenlerin oy tercihlerini değiştiriyor mu? Değiştiriyorsa ne kadar etkili acaba? diye test etmiş siyaset bilimciler.
Sonuç: Sürpriz. Doğru düzgün bi etkisi yok.
Ama siyaset bilimciler ikna olur mu? Sürekli daha derine kazmak gerekiyor.
O yüzden bu sefer de demişler ki: "Tamam, madem medya insanların tercihlerini değiştirmiyor, ama en azından neleri önemli olarak telakki ettiklerini belirliyordur medya. Bir konu medyada ne kadar çok çıkarsa, insanlar o kadar önemser o konuları." Buna agenda-setting demişler.
Test ediyorlar bu teoriyi, sonuçlar karışık. Fakat kimisi yerine duramıyor ve ve devam ediyor teori inşasına. Evet, insanların neleri mühim gördüklerini medya belirliyor. Fakat sonra insanlar da bu kriterlere göre başkan adaylarını değerlendiriyorlar. Buna da priming etkisi ismini takmışlar.
Özetle, bu açıklamalar akla yatkın geliyor mu? evet, olabilir. aa ne kadar ince görmüşler diyor insan. peki bu kadar indirekt bir etki ne kadar mühimdir? işte soru bu olması lazım belki.
Ama boş yere de eleştirmemek lazım. piyasa bunu gerektiriyor. Artık akademisyenlerin ince mevzular çalışması, çetrefilli teoriler kurması gerekiyor. Yarın öbür gün biz de aynısını yapabiliriz zira.
akademik dünya'yı keşif maceralarıma hoşgeldiniz.
"A, B'yi etkiliyor; B C'yi etkiliyor; C, D'yi etkiliyor.... Y de Z'yi etkiliyor o yüzden A Z'yi etkiliyor" demeyin yani. A'dan Z'ye gidesiye kadar A'nın etkisi eriyip bitiyordur. Kısaca, açıklama yaparken dıdısının dıdısını kurmamak gerekiyor.
Bu kadar zikredilmesine rağmen, bu kadar ihlal edilen başka bir ilke var mı bilmiyorum. Bir örnek vermek istedim:
Medya seçmenlerin oy tercihlerini değiştiriyor mu? Değiştiriyorsa ne kadar etkili acaba? diye test etmiş siyaset bilimciler.
Sonuç: Sürpriz. Doğru düzgün bi etkisi yok.
Ama siyaset bilimciler ikna olur mu? Sürekli daha derine kazmak gerekiyor.
O yüzden bu sefer de demişler ki: "Tamam, madem medya insanların tercihlerini değiştirmiyor, ama en azından neleri önemli olarak telakki ettiklerini belirliyordur medya. Bir konu medyada ne kadar çok çıkarsa, insanlar o kadar önemser o konuları." Buna agenda-setting demişler.
Test ediyorlar bu teoriyi, sonuçlar karışık. Fakat kimisi yerine duramıyor ve ve devam ediyor teori inşasına. Evet, insanların neleri mühim gördüklerini medya belirliyor. Fakat sonra insanlar da bu kriterlere göre başkan adaylarını değerlendiriyorlar. Buna da priming etkisi ismini takmışlar.
Özetle, bu açıklamalar akla yatkın geliyor mu? evet, olabilir. aa ne kadar ince görmüşler diyor insan. peki bu kadar indirekt bir etki ne kadar mühimdir? işte soru bu olması lazım belki.
Ama boş yere de eleştirmemek lazım. piyasa bunu gerektiriyor. Artık akademisyenlerin ince mevzular çalışması, çetrefilli teoriler kurması gerekiyor. Yarın öbür gün biz de aynısını yapabiliriz zira.
akademik dünya'yı keşif maceralarıma hoşgeldiniz.
Yorumlar
Yorum Gönder